26 Haziran 2012 Salı

Boğaziçi Üniversitesi ve BUEE Hakkında

Üniversite sınav maratonunun da bitmesiyle birlikte maratondan da zorlu bir süreç olan tercih dönemi başlamak üzere. Bu dönemde çoğu öğrenci puanının yettiği en yüksek yere veya ailesinin en sevdiği bölüme giderek ne yazık ki hayatlarının dönüm noktası olan bir kararı dış etkenlerin eline bırakıyor. Bu zorlu sürecin başarıyla geçilmesi için en önemli yardımı yapacak olanlar tabi ki tecrübeleri soğumamış, bu yolları kısa süre önce geçmiş olan biz üniversite öğrencileridir şüphesiz. Tercih yapmak üzere olan arkadaşlara okulum ve bölümüm hakkında elimden geldikçe objektif bilgiler vererek onların işlerini bir nebze olsun kolaylaştırabilmek  istiyorum.

Konuya genelden özele gitmekte fayda olduğundan önce okulu sonra bölümü tanıtarak bu yazıyı tamamlamak istiyorum. Ayrıca istediğiniz zaman aklınıza takılan sorularınızı sorabilirsiniz; mümkün oldukça cevaplamaya çalışırım.

Bilindiği üzere Boğaziçi Üniversitesi (Objektifliktan çıkıyorum :D) Türkiye'nin en iyi üniversitesidir. Boğaziçi'ni Boğaziçi yapan şey ise üstün kalite eğitim, inanılmaz laboratuvarlar, yüksek teknolojiler filan değildir. Tabi ki bu eğitimin kalitesizliğine işaret etmez; daha ziyade Boğaziçi Üniversitesi Lisans düzeyinde ders açısından kimi bölümlerinde ülkenin en iyisi kimisinde ise iyiler arasındadır. Ama Boğaziçi'ni Boğaziçi veya daha doğrusu mezunlarını 'Boğaziçili' yapan şey okulun ortamıdır. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini Türkiye'nin en zeki, en başarılı öğrencilerinden seçer ve bu öğrencileri branş ayrımı olmadan bir arada bulundurur. Küçük kampüsün ve ortak derslerin en büyük avantajlarından biridir bu. Bir mühendislik öğrencisi bir sosyoloji, psikoloji öğrencisiyle ortak dersler alır, aynı ortamları paylaşır. Bu sayede Boğaziçi öğrencisi kendisini bir çok alanda geliştirme imkanı bulur. Ders programları da incelenirse açıkça görülür ki bölümler uzak disiplinlerden dersleri zorunlu kılarak öğrencilerin gelişimlerine katkıda bulunur. Örneğin bir EE öğrencisi olarak ben Humanities, mikro ve makro ekonomi dersleri alırken, İngiliz Dili Edebiyatı öğrencileri Science, Psikoloji öğrencileri Web tasarım dersleri alırlar. Tüm bu etkenler sayesindedir ki Boğaziçi'nde disiplinler arası geçişler sıkça görülür ve öğrencilerin yaptıkları yanlış tercihleri telafi etmeleri, kendileri için doğru alanı görmeleri ve o alana yönelmeleri sağlanır.

İngilizce eğitim de BÜ'nün avantajları arasındadır. Bir yıllık hazırlık dönemi dinleme, okuma ve yazma alanlarında gerçekten başarılı olmanızı sağlarken ne yazık ki konuşma alanında tamamen kendi başınızasınızdır. Eğer hazırlık okursanız bunu yurtdışı deneyimi (WAT, Dil okulu vs.) ile desteklemenizi tavsiye ederim.

Sosyal çevre ve aktiviteler konusunda da geniş seçeneklerle karşılaşacağınız BÜ'de birçok kulüpte aktif katılım gösterip, kısa sürede yönetim kuruluna yükselebilir hem okul içinde hem de okul dışında çok önemli kişilerle birebir temas halinde bulunabilirsiniz. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi'ne geldiğinizde göreceksiniz ki okul tamamen ders çalışan inek öğrencilerden oluşmuyor tabi ki. Gerçekten kendini geliştirmiş ve sosyal bir öğrenci kitlesiyle ve belki de namını duymuş olduğunuz üzere bolca partilerle karşılaşacaksınız.

Kampüs, yurt ve burs olanakları da gayet iyi olan okulumuzun bu konular hakkında verdiği bilgilere ayrıntılı bir şekilde girmek yerine sizi www.boun.edu.tr adresine yönlendiriyorum. Ama başarılı ve/veya gereksinim sahibi öğrenciler burs konusunda, ve İstanbul dışında ikamet eden öğrenciler de yurt konusunda hiç sıkıntı yaşamazlar.

Gelelim BUEE'ye (Elektrik Elektronik Mühendisliği)...

Yukarıda Boğaziçi Üniversitesi için yapmış olduğum olumlu yorumları ne yazık ki bölümüm hakkında yapamayacağım. Bölüm hakkında dikkatimi çeken bazı kötü özellikleri söyle sıralayabiliriz:

1. Öğrencilerini ilk 500 civarından seçen bölüm Türkiye'nin önemli zekalarını birbirine kırdırma politikası içindedir. İçinde bulunduğumuz sistem içerisinde bu öğrencileri kendilerini geliştirme fırsatı vermeden deyim yerindeyse birbirine kırdırır ve gerçekten çok zorlu bir lisans eğitiminden geçmek zorunda kalırsınız.

2. Birinci maddeye bağlı olarak, eğer iyi bir not ortalaması istiyorsanız (3.00/4.00 ve üzeri) çok yoğun şekilde ders çalışmak zorunda kalırsınız ve "Boğaziçili" olamadan Boğaziçi mezunu olursunuz. Bir başka deyişle derslere o kadar vakit ayırmak zorunda kalırsınız ki yukarıda övgüyle bahsettiğim ortamdan uzak kalırsınız (İstisnalar elbet de var.).

3. "Boğaziçili" olmasam da iyi bir EE mühendisi olurum tezi de ne yazık ki geçersizdir. EE bölümü öğrencileri %85 gibi bir oranla mühendisliği değil "Boğaziçili" olmayı tercih eder, yöneticilik yapmaya yönelir. Bölüm yönetimi de şimdiye dek gördüğüm kadarıyla buna destek olur, akademisyen yetiştirmeye yönelik, teorik yönü ağır basan bir eğitim vererek mühendis olmayı kendi çalışmanıza bırakırlar.

4. Mühendis yetiştirmemesi sebebiyle bölüm bu alanda etiketini gün geçtikçe kaybetmekte ve staj, iş konularında öğrenciler düşündüğü inanılmaz rahatlıktan uzaklaşmaya başlamıştır. (bkz. Boğaziçi'nde 3. Sınıfken Microsoft gelip sözleşme imzalıyomuş.)

Eğer yüksek not ortalaması yapıp akademisyen olmak (Bu durumda Amerika ve Avrupa kapıları Boğaziçi mezunlarına sonuna kadar açıktır.) veya not ortalaması istemiyorum kendim çalışıp mühendis olurum veya -ki çoğunluğun tercihi budur- yine ortalama derdine girmez "Boğaziçili" olurum, üst düzey yöneticilik yaparım diyorsanız Boğaziçi EE gerçekten en doğru yer.

Not: Yukarıdaki maddeler sadece Elektrik-Elektronik Mühendisliği için geçerlidir. Diğer tüm bölümler (bana göre) hala etiket sahibi Boğaziçili'ler yetiştirmektedirler. Bu konuda bölüm öğrencilerine danışmanızı tavsiye ederim.